Müzisyen

Hrant Lusigyan (Hırant Lüsikyan)

Takma adı: Vorsbak

Temel Bilgiler

Durumu: Vefat etti
Doğum Tarihi: 01.01.1917
Ölüm Tarihi: 01.11.1993
Doğum Yeri: Türkiye, İstanbul
Ana Enstrümanı: Alto Saksofon

İletişim Bilgileri

Eğitim Bilgileri

Hakkında

Türkiye'de cazın öncülerinden Hrant Lusigyan 1917′de İstanbul Fener'de doğar. O dönemlerde herhangi bir müzik aleti çalmayanın ayıplandığı İstanbul'da, annesi ve kızkardeşleri piyano, babası ve erkek kardeşi keman çalar. Hrant da 7 yaşındayken kemana başlar, sonraları müzik dersleri veren ağabeyinin saksafonunu alıp, tavanarasında gizlice çalar.

1941'de Arto ve Dikran Haçaduryan kardeşler ile tanışır, davulda Viktor Kohenko, piyanoda Niko' nun da olduğuğu ilk big-band'i, onbeş kişilik "Swing Amateur" ile Maçka Palas'ta çalarlar, Saray Sinemasında konser verirler.

1943'de askerliğini bedelli olarak yapmak ister, fakat bedelli askerlik kaldırılınca gidemez; askerlik için ayrılan 350 liranın 225' i ile Papa Jorj'dan bir klarinet alır ve Cemil Bey'e gider, altı ay ders alır, kendi kendini yetiştirir; bundan sonra saksofonu gibi klarinetinden de vazgeçmez.

Peter Lederer, Orhan Avşar, Nubar, Zeynur, Poli ve diğer arkadaşlarıyla bir grup kurar, Yeşilköy Röne Park'ta, Çınar Otel'de, Kulüp 12'de, Kervansaray'da çalarlar.

1940'lardan 1980'lere kadar Park Otel'de, Tokatlıyan'da, Hilton'da, Taksim'deki Fuaye'de caz standardlarını çalar. "Swing'in Türkiye'deki sesi" Lusigyan, 6-7 Eylül olaylarında, kızkardeşiyle Beyoğlu Hacıpulos Pasajında işlettikleri dükkanı yağmalanınca tüm varlığını kaybeder. Son yıllarını, 1993'te hayata gözlerini yumana kadar Surp Pırgiç Ermeni Hastanesi huzurevinde geçirir.

  • Hrant Lusigyan'nun lakabı haline gelen 'Vorsbak', aslında hazırladığı bir kokteylin adıymış. Lusigyan "Vorsbak"ı şöyle tarif ediyor: "Vorsbak içkidir. Benim ıspesyal içkimdir. Deniz Park'ta çalışırken kendime aperitif yapardım bununla. Bir parmak votkanın içine bir çay kaşığı pudra şekeri koyacaksın, on damla turunç likörü ekleyeceksin, portakal suyuyla bardağı dolduracaksın. Bunun adı mide-i hümayun'dur. Bir gün gene hazırlarken, barın ucunda gözlüklü bir adamın bana baktığını gördüm. Böyle fiyakalı bir adam. Viskisini içiyor ve beni gözlüyor. Sonunda dayanamadı, yanıma geldi. Amerikalıymış. Merak etmiş, tadına bakmak istiyor. Verdim. 'Mmm, very nice. Bir tane de bana yapabilirsin ?' Eh, yaptım 'Bunun ismi nedir' diye sordu. E, ben şimdi Amerikalıya 'mide-i hümayun'u nasıl telaffuz edeyim? 'Bunun ismi vorsbaktır' dedim, 'Ermenice şerefinize demektir aynı zamanda'. Aslında 'kıçımı öp' demek." (Kaynak: Cumhur Canbazoğlu, Cumhuriyet Gazetesi, 1993 Ocak)